14 Şubat 2015 Cumartesi

Şeker Hastalığının, Diyabetin Belirtileri



ŞEKER HASTALIĞI BELİRTİLERİ NELERDİR?

Şeker hastalığının yani diyabet hastalığının birçok belirtisi vardır. Bende yaklaşık 3 yıldır şeker hastasıyım ve kendi başımdan geçenleri sizinle paylaşacağım.

Şeker hastalığının (Diyabetin) belirtileri genelde şu şekildedir;

Aşırı kilo kaybı : 5 haftada yaklaşık 20 kilo vermiştim.
Ağız ve dudak kuruluğu : Gün içerisinde çok fazla su içmeme rağmen ağzım, dilim ve dudaklarım hep kupkuruydu
İştahsızlık : Normalde iştahım çok iyidir ama ilk şeker hastası olduğumda neredeyse hiç bir şey yiyemiyordum iştahım tamamen kapalıydı

Çok su içme isteği : Günde neredeyse 5 – 6 lt su tüketiyordum ve içtiğim suların tesiri hemen geçiyordu tekrar tekrar içiyordum
Sık sık tuvalet ihtiyacı : Çok fazla su tüketimi olduğu için yarım saatte bir tuvalet ihtiyacı oluyor
Halsizlik : gün boyunca bi kamyon yük taşımışım gibi yorgun hissediyordum kendimi
Mide bulanması : Bazende midem aşırı derecede bulanıyordu


Genel olarak benim yaşadığım belirtiler bu şekildeydi. Hastalığımı ise şu şekilde öğrenmiştir. O zamanlar üniversite de öğrenciydim bir sınava girememiştim mazeret sınavlarına girmek için rapor almaya gittiğimde hastanede öğrenmiştim.
ŞEKER HASTALIĞINIZ TÜRLERİ TİP 1 VE TİP 2 DİYABET NEDİR?

Şeker hastalığının 2 türü bulunuyor. Tip 1 ve Tip 2 Diyabet. Tip 1 diyabet genelde gençlerde ve çocuklarda görülen insüline bağımlı olandır ki benim diyabet tipim de Tip 1 dşyabet. tip 2 diyabet ise insüline bağımlı olmayan hapla ya da diyetle idare edebilen hastalık türüdür.
ŞEKER HASTALARI NELERE DİKKAT ETMELİ?

Yiyeceklerde patates, pirinç, beyaz un ve tabi ki tatlı türlerinden uzak durmanız gerekiyor. Bunlar şeker hastalarının en büyük düşmanlarıdır. Ayrıca kızartma, hazır gıdalar ve gazlı içeceklerden de uzak durmanız gerekiyor. Bol bol yeşillik, süt ürünleri ve meyve tüketilmelidir. Günde en az 2lt su içilmelidir. Günde en azından yarım saat yürüyerek spor yapmalısınız.
ŞEKER HASTALIĞININ ZARARLARI NELERDİR?

Şeker hastaları yediklerine, içtiklerine dikkat etmezlerse çok daha kötü duruma düşebilirler. Şeker hastalığından dolayı gözleriniz kör olabilir, bacaklarınız ya da kollarınız kesilebilir, felç olabilirsiniz vb. kötü hastalıklara yakalanabilirsiniz. Şeker hastalığına dikkat edildiğinde uzun yıllar yaşayabilirsiniz. Tedavisi ise çok kolay sadece iğne yapıyorsunuz ve her iğne tek kullanımlık. İğneleri ise hastaneden çıkartacağınız raporla ücretsiz olarak 3 ayda 1 alabilirsiniz.
Devamını Oku

Şeker Hastaları Ne Yer



Şeker Hastaları Ne Yer,şeker hastalarının beslenme konusunda dikkat etmeleri gereken en önemli hususların başında neleri daha çok yemeleri gerektiğini bilmeleridir.Şeker hastaları ne yer ile ilgili makalemiz aşağıda yer almaktadır.Şeker hastaları ne yer hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için aşağıdaki maklemize göz atmanızı öneririz. Şeker Hastalarının Hastalığı Evresinde

Özellikle Tüketmeleri Gereken Besinler; Sebzeler: Lifle dolu olan sebzelerde doğal olarak az kalori bulunuyor.
Tabağınızı sebzeyle doldurursanız daha az karbonhidrat (kan şekerini artırıyor) ve doymuş yağ (insülin direncini artırıyor) tüketirsiniz. Günde 4-5 porsiyon sebze yemeğe çalışın. (1 porsiyon yarım kase konserve ya da pişmiş sebze ya da 1 kase çiğ sebze anlamına gelir.) Ancak patates, mısır ve bezelye gibi nişastalı sebzelerde diğerlerinden daha fazla kalori bulunduğunu aklınızdan çıkarmayın. Meyve: Yağı ve kalorisi az olan meyvelerde de bol miktarda lif vardır. Ayrıca, meyveler sinirlerinizi, gözlerinizi ve kalbinizi korumaya yardımcı antioksidanlarla doludur. Meyvede daha fazla doğal şeker ve birçok sebzeden daha çok kalori var.

Günde 3-4 porsiyon yiyebilirsiniz. (1 porsiyon bir bütün meyve, yarım kase pişmiş ya da konserve meyve ya da 1 çiğ meyvedir) Suyunu sıkmak yerine meyvenin kendisini tüketin. Çünkü birçok besin maddesi ve lif meyvenin kabuğunda, kendisinde ve çekirdeğindedir. Meyveyi sıkarken bunları kaybedersiniz ve geriye daha fazla kalori ve şeker kalır. Fasulye: En iyi lif kaynaklarından biri olan fasulyeler sizi daha uzun süre tok tutar, sindirimi yavaşlatır ve yemekten sonra kan şekerinin ani yükselmesini önler. Bu etkiler öyle güçlüdür ki tüm kan şekeri seviyenizi düşürebilir. Konserve fasulyeleri duruladıktan sonra yaptığınız her salataya ekleyin.

Kara fasulye ya da mercimek çorbası öğlen yemeği için iyi bir seçenektir. Tahıl: Kahvaltılık tahıllar güne daha fazla lif depolayarak başlama imkanı sunar. Araştırmalar, güne bol lifli tahıl gevrekleriyle başlayanların daha sonraki öğünlerinde daha az yediklerini gösteriyor.
Balık: Hazırlanması kolay ve hızlı olan balık iyi bir protein kaynağıdır. Ayrıca çok yağlı etlerin yerini alabilir. Aynı zamanda, yağlı balık en iyi omega-3 yağ asidi kaynağıdır. Bu yağlar damarlarınızın temiz kalmasını sağlıyor. Şeker hastalığı olanlarda trigliserid seviyesi daha yüksektir, iyi kolesterol düzeyi ise düşüktür. Omega 3 yağ asitleri her iki sayının da düzenlenmesine yardımcı olur. Haftada en az 2 kere balık tüketin. Özellikle somon, uskumru ve ton balığında daha fazla omega-3 vardır.

Kümes hayvanları: Son derece yağsız, kalorisi az olan tavuk göğsü, şeker hastaları için çok iyidir. Biftek ve etli fastfood gıdalara benzemeyen tavuk göğsünde kötü kolesterolü artıran ve insülin direncini yükselten doymuş yağ oranı azdır. 85 gram derisiz tavuk göğsü, sadece 142 kalori ve 3 gram yağ içeriyor. Hindi göğsü ise daha az yağlıdır ve kalorisi daha düşüktür.

Kabuklu yemişler: İyi yağlarla dolu olan kabuklu yemişler, kalp hastalığını destekler. Bunlar aynı zamanda insülin direncini düşürmeye yardım eder ve kan şekerinin daha kolay kontrol edilmesini sağlar. Ayrıca E vitamini bakımından zengin olan kabuklu yemişler hücreleri korur ve sinir ile göz hasarını önlemeye yardım eder. Lif ve magnezyum bakımından zengin olan bu gıda, kan şekerini düzenlemeye yardım eder. Düzenli ve ılımlı olarak tüketilirse kilo vermeye yardımcı olur, ancak bol miktarda kalori içerdiğinden fazla tüketmeyin.

Zeytin yağı: Kalp krizi riskini azaltmaya yardım eden, Akdeniz beslenmesinde önemli yeri olan zeytinyağı, insülin direncini düşürerek kan şekerini düzenli tutmaya yardım eder. Evde ve restoranlarda ekmeğinizi zeytinyağına daldırın. Ancak ne kadar zeytinyağı yediğinize dikkat edin, çünkü 1 yemek kaşığı zeytinyağında 119 kalori bulunuyor.

Yoğurt: Protein ve kalsiyum bakımından zengin olan yoğurt, kilo vermeye yardımcı. Çeşitli araştırmalar bol miktarda kalsiyum bakımından zengin gıdalarla beslenen insanların daha kolay kilo verdiğini gösteriyor. Bu nedenle taze meyvelerinize yoğurt ekleyebilir ya da yoğurdunuza az yağlı granola gibi tahıllar katıp yiyebilirsiniz.

Tarçın: Yemeklerinize tarçın serpmek kan şekerinizi düşürebilir. Tarçındaki bileşenler vücuda insülini etkili şekilde kullanmasına yardım ediyor.
Bu nedenle daha fazla glikoz hücrelere girebiliyor. Son yapılan araştırma günde sadece yarım çay kaşığı tarçının kan şekeri seviyesini önemli derecede düşürdüğünü gösteriyor. Tam tahıllı tostlarınıza, fırında pişmiş elmalarınıza ve hatta tavuk yemeklerinize toz tarçın serpin. Ya da tarçın çubuğunu sıcak suya batırın ve bir fincan yatıştırıcı ve şifalı tarçın çayı hazırlayın.
Devamını Oku

Diyabetin Ayaklara Verdiği Zarar


Diyabetin ayaklara verdiği zarar. Ayak basınç testi olan padograf ile diyabetin ayaklara verdiği zararın önlenebildiği bildirildi. Araştırmalar, 30 yaş altında diyabet teşhisi konan hastalarda ayak problemlerinin daha çok görüldüğünü gösterirken, ayak sorunlarının ortaya çıkmasıyla diyabetin süresi … Diyabetin Ayaklara verdiği Zarar Ayak Basınç testi olan padograf ile diyabetin ayaklara verdiği zararın önlenebildiği bildirildi.

Araştırmalar, 30 yaş altında diyabet teşhisi konan hastalarda Ayak problemlerinin daha çok görüldüğünü gösterirken, ayak sorunlarının ortaya çıkmasıyla diyabetin süresi arasında da yakın bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Diyabetli kişilerin ayak bakımına gösterdikleri özen, diğer insanlara oranla çok daha fazla önem taşıyor. Çünkü ayakla ilgili rahatsızlıklar, diyabetli hastalarda en sık görülen sorunların başında geliyor. Bu sorunlar arasında iltihap, çabuk yaralanma, dış mek nlarda çıplak ayakla veya terlikle gezmeyle meydana gelen ciltte ülserler, Su toplanmaları, sıyrıklar ve cilt tahrişleri sayılıyor. Acıbadem

Diyabet Merkezi’nden Dr. Yaser Süleymanoğlu, diyabetli ayağa Türkiye’de gerekli önemin verilmediğini belirterek, “Padograf sistemiyle hastanın ayak basınç noktalarının erken safhadaki bozukluklarını tespit etmek mümkün. Bu sayede önlem alınabildiği için erken safhada ayak deformasyonları engellenebiliyor. Ayakta oluşabilecek en küçük bir enfeksiyon, hasta ayağındaki sinirlerin hasar görmesi yüzünden hissetmediği için yaraları kazımaya hatta kesmeye kadar gidebilecek boyutlara ulaşabilir. Tüm bunlar hastanın fiziksel aktivitesini engeller. O yüzden bu konuda erken tanı bizim için çok önemli. Çünkü fiziksel aktivite, şeker hastalığı tedavisinin neredeyse yüzde 80′ini oluşturan temel taşlarından biri” dedi. DİYABET AYAĞI NASIL ETKİLİYOR?

Diyabetin ayaktaki etkilerinden biri, kan şekerinin sürekli yüksekliği nedeniyle kan dolaşımının azalması. Diyabet, damar duvarlarını bozarak damarların hasar görmesine ve ayaklara giden kan miktarının azalmasına neden oluyor. Bunun sonucunda, ayağın iyileşme ve enfeksiyonlara karşı direnç oluşturma kapasitesi azalıyor. Bu da ayakta meydana gelen yaraların iyileşme süresinin uzamasına, enfeksiyonun yayılmasının kontrol altına alınmasında ve tedavisinde zorluklara yol açıyor.

Dr. Süleymanoğlu’na göre kan akımının azalması, tedavide kullanılan ilaçların yeterince ayağa ulaşamamasına ve dolayısıyla ilaç dozlarının artırılmasına neden olabiliyor. Sinirlerin hasar görmesi, diyabetli ayaklarda görülen bir başka sorun. Sürekli kan şekeri yüksekliği, ayağın his, pozisyon ve ağrı duyusu fonksiyonlarını yerine getiren sinirlerinde de hasara yol açıyor. Sinirlerin hasar görmesi hisle ilgili fonksiyonlarda bozulmaya neden olurken, diyabetli hastaların ayaklarının yaralanma sırasında ağrıyı az veya hiç hissetmemelerine sebep olabiliyor.

Diyabetli ayağın başka bir sorunu da enfeksiyonlara karşı direncin azalması. Kan şekeri normal değerinin üzerine çıktığında, beyaz kan hücrelerinin enfeksiyonları meydana getiren mikroplara karşı savaşma kapasiteleri azalıyor. Bu da ayakta meydana gelen enfeksiyonun hızla yayılmasına ve ayağı daha fazla tahrip etmesine neden oluyor. Kan şekeri yüksekliği, beyaz kan hücrelerinin savunma kapasitelerinin azalmasına neden olurken, genel bağışıklık sistemini de olumsuz yönde etkiliyor. Dr. Süleymanoğlu, tüm bu yaşananların diyabetli hastaların ayaklarında yaraların ve enfeksiyonların oluşması kolaylaştırdığını ve tedavilerini zorlaştırdığını belirtiyor.

PADOGRAF YA DA AYAK BASINÇ TESTİ Diyabetin ayak üzerindeki etkilerini erken safhalarda tespit ederek gerekli önlemleri almak amacıyla geliştirilen podograf, bilgisayar sistemi ve tarayıcıdan oluşuyor ve üzerindeki sensorler sayesinde ayağın her santimetre karesine uyguladığı Basıncın ölçümünü yapıyor. Podograf bu ölçümü yaptıktan sonra özel programı sayesinde hastanın ayağının basınç haritasını otomatik olarak gösterip, ayağın anatomik yapısı hakkında detaylı bilgi veriyor. Podograf sayesinde değişik formlarda görülebilen ayak basınç haritaları, ayaktaki problemlerin daha kolay Analiz edilmesini sağlıyor. Podograf aynı zamanda ayağa en uygun tabanlığı da öneriyor.

Diyabetik ayaklarda kullanılan tabanlıklar, ayağı tabanda oluşabilecek aşırı Basınçtan koruma amaçlı kullanılıyor. Bu sayede tabanda eşit basınç dağılımı sağlanıyor. Her hastanın ayak yapısı farklı olduğu için, hastanın ayağına uygun olan tabanlık, podograf sayesinde incelenen ayak basınç dağılımıyla belirleniyor. Ayak basınç testi ile ayak analizi, Tip I diyabetli hastaların tanısından 3 yıl sonra ve her yıl yapılması öneriliyor. Tip II diyabetli hastalarda ise tanı konulur konulmaz bakılması ve her yıl bir kez yapılmasını uygun görülüyor.

DİYABETLİ AYAK NASIL KORUNMALI? Dr. Süleymanoğlu’na göre diyabetli hastalar, öncelikle ayaklarında oluşabilecek küçük sorunların büyük problemlere yol açabileceğini, ayaklarını yaralanmalara karşı titizlikle korumaları gerektiğini ve en ufak bir sorunda Sağlık merkezlerine başvurmaları gerektiğini çok iyi bilmeli. Dr. Süleymanoğlu, “Özellikle diyabetli çocukları olan ailelerin erken yaşlarda meydana gelebilecek ayak sorunları nedeniyle dikkatli olmaları gereklidir. Amerika’da 1994 yılında diyabetli olan 67 bin hasta diyabetin neden olduğu ayak sorunları nedeniyle ayak parmaklarını, ayaklarını ve hatta bacaklarını kaybetmek zorunda kalmışlar. Sadece ayakların düzenli bakımı ve korunmasıyla bahsi geçen uzuv kayıpları yüzde 50′nin üzerinde bir oranla engellenebiliyor” dedi. “Günlük ayak kontrolü: Diyabetli hastalar, ayaklarında belirgin problem olmasına rağmen ağrı hissetmeyebiliyor.

Bu nedenle günlük olarak ciltte kesi, kızarıklık, şişlik ve tırnaklarda iltihap olup olmadığını kontrol etmeleri gerekiyor. Uzmanlar bu kontrollerin yatmadan önce ve her Gün yapılmasını öneriyor. Ayakların her gün yıkanması: Ayakların temiz ve kuru tutulması, ayak sağlığı için önemli bir yer tutuyor. Ayakların her gün çok Sıcak olmayan ılık Suyla yıkanması ve yıkama sonrasında iyice kurulanması şart. Parmak aralarının kuru kalmasını sağlamak için talk pudrası veya mısır nişastası kullanılması öneriliyor. Cildin yumuşak ve düzgün kalmasını sağlamak için kaliteli cilt losyonları veya yumuşatıcı baz kremler kullanılması gerekiyor. Nasırların ve cilt sertliklerinin giderilmesi: Eğer diyabetli hasta ayaklarında nasır veya ciltte sertlikler saptamışsa, kendi tedavi etmeye kalkışmadan hemen bir hekime başvurması gerekiyor. Hasta, eğer hekim uygun görürse nasır ve sertliklerin giderilmesi amacıyla banyo veya duş sonrasında ponza taşı kullanabilir. Nasırların veya sertliklerin asla kesilmemesi gerekiyor.
Tırnakların bakımı: Tırnakların her hafta veya gerektiğinde düzenli olarak kesilmesi gerekiyor. Uzmanlar, tırnakların banyodan sonra, çok kısa olmamak kaydıyla düz bir hat boyunca kesilmesini öneriyor. Tırnakların törpüyle düzeltilmesinde de yarar var. Ayakkabı ve çorap kullanımı: Hastanın mutlaka her zaman çorap ve ayakkabı giymesi gerekiyor. Ev içinde ve dışında asla çıplak ayakla dolaşmamak, yaralanma riskine karşı koruyucu bir önlem.

Çıplak ayakla ayakkabı giyilmesinden de kaçınmak gerekiyor. Ayağa tam oturan, temiz ve dikişsiz, lastik kısmı ciltte iz bırakmayan çorapların tercih edilmesi gerekiyor. Kullanılacak ayakkabının ise giyildikten sonra belirgin boşluk bırakmayan, yumuşak derili, yüksek veya sivri topuklu olmayan, ayak parmaklarının rahat hareket etmesine izin verecek şekilde ön kısmı geniş olan ayakkabılardan seçilmesi gerekiyor. Diyabetli hastaların çok özel durumlar dışında terlik giymeleri ise yasak.

Ayakların sıcak veya soğuktan korunması: Diyabetli hastaların ayaklarında diğer insanlara göre daha kolay güneş yanıkları meydana gelebildiği için, yaz aylarında güneşlenilirken ayakların mutlaka örtülerek direkt güneş ışığından korunması gerekiyor. Kışın ise, ısıtıcılar ve açık ateşler ayaklar için tehlike oluşturabiliyor. Yağmurlu ve karlı havalarda, ayakların asla ıslak kalmamasına da özen göstermek gerekiyor. Ayakların kan dolaşımı: Kan dolaşımını rahatlatılması için Günde 2-3 kez, 5 Dakika boyunca ayak parmaklarının ve ayak bileklerinin hareket ettirilmesi öneriliyor. Uzun süreli bacak bacak üzerine atılarak oturulması ise oldukça sakıncalı.

Sıkı çoraplardan ve özellikle kadınlar için tayt, jartiyer gibi bacakları sıkan giysilerden kaçınılması gerekiyor. sigara ise, ayakların kan akımını azalttığı için kesinlikle içilmemesi gerekiyor. Egzersiz ve fiziksel aktivite: Yürüme, yüzme ve bisiklete binme diyabetli hastaların ayakları için en uygun egzersizler olarak kabul ediliyor. Koşma ve atlama gibi ayakları zorlayan egzersizlerden ise kaçınmak gerekiyor. Egzersiz sırasında uygun spor ayakkabılar giyilmesi, yürüyüş için beton ve sert zeminler yerine Toprak ve çim gibi yumuşak zeminlerin tercih edilmesi de diyabetli ayakların korunmasında oldukça önemli.
Devamını Oku

Diyabetinizi Kontrol Altına Alın



Tedaviniz süresince kendinizi gözlemleyin Tip 2 Diyabet hastalarının düzenli olarak kan şekeri düzeylerini kontrol etmeleri gerekmektedir. Eğer diyabetiniz olduğunu öğrendiyseniz ve yakın zamanda tıbbi bir tedavi geçirmişseniz günde 4 kez her yemek sonrası ve yatmadan önce olmak üzere kan şekerinizi ölçmelisiniz. Bazen yemekten 1 ya da 2 saat sonra, yemeğin, kan şekeri düzeyinizi ne şekilde etkilediğini görmek için de bu kontrolü yapabilirsiniz.

Sürekli olarak uyguladığınız bir diyet içindeyseniz, egzersiz yapıyor ve tedavinizi düzenli bir şekilde sürdürebiliyorsanız kan şekeri kontrolünüz için fazla endişelenmenize gerek olmayacaktır. Bu durumda kan şekeri düzeyinizi günde 1 ya da 2 defa kontrol etmeniz yeterlidir. Bu kontrolü, bazı günler kahvaltı ve öğle yemeği öncesi, bazen de akşam yemeğinden önce ve yatarken yapmaya özen gösterin.
Bu size, kan şekeri düzeyinizi günde 4 kez kontrol etmeden de, tam bir kontrol sağlayacaktır. Bunların yanı sıra zaten doktorunuz, sizin HbA1c derecenizi kontrol ediyor olacaktır ki bu aynı zamanda son 2-3 ay içindeki glikoz miktarınızın ölçüsüdür. Böylelikle diyabet tedavinize ilişkin olarak rahat bir soluk alabilirsiniz.

Aşağıdaki tablo glikoz kontrolünde size yardımcı olacak glikoz derecesi hedeflerini gösterir. (tablo yapılacaktır) Glikoz Kontrolünde Amerikan Diyabet Birliği Hedefleri Glikoz Dereceleri Yemekten Önce 90- 130mg/dL Yemekten 1 ya da 2 saat sonra < 180 mg/ dL HbA1c dereceleri < % 7 Yapılması ve hatırlanması gereken çok fazla şey olduğunu düşünerek kendinizi sıkıntıya sokmayın. Yapılması gerekenler, dikkatli bir uygulamayla, bir süre sonra alışkanlık haline gelecektir, kendinize bunu hatırlatın ve sağlığınıza özen gösterin.
Devamını Oku

İşte Diyabette Doğru Bilinen Yanlışlar!



Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabette, egzersiz ve diyet tedavinin ömür boyu sürecek ayrılmaz bir parçası olurken, insülinin bağımlılık yapabildiği ve hastalığın kısırlığa yol açabildiği bilgileri gerçeği yansıtmıyor. Uzmanlar, stresin kan şekerinde etkili olabildiğini, ancak yüksek rakamların bununla açıklanamayacağını, altta yatan nedenlerin tespit edilmesi gerektiğini belirtiyor.

Ani kan şekeri düşüklüğünde de “sinirlilik” halinin etkili olabildiğini ifade eden uzmanlar, kan şekeri yüksekliğinde ise bir etkisinin bulunmadığına dikkati çekiyorlar. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Berrin Demirbaş, şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin, pankreasın yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insülin hormonunun etkili şekilde kullanılamaması durumunda geliştiğini söyledi. Demirbaş, diyabet hastalarının vücudunun, yediği besinlerden kana geçen şekeri kullanamadığını ve kan şekerinin yükseldiğini, gün içinde çok su içme, sık idrara çıkma, yorgunluk ve açıklanamayan kilo kaybının, hastalığın öne çıkan belirtileri olduğunu ifade etti.

Demirbaş, diyabetin yaklaşık yüzde 90′ının erişkinlerde görülen Tip 2, yüzde 5-10′unun ise çocuklarda görülen Tip 1 şeklinde olduğunu, halk arasında diyabetle ilgili doğru bilinen birçok bilginin yanlış olduğunu söyledi. TİP 2 DİYABET YAŞLI HASTALIĞI MIDIR? Tip 2 diyabetin erken tanı konulduğunda ve düzenli ilaç kullanımı halinde tedavi edilebileceğini belirten Demirbaş, bu hastalarda egzersiz ve diyetin yaşam boyu devam etmesi gerektiğinin altını çizdi.

Demirbaş, son yıllarda özellikle şişman ve hareketsiz çocuk sayısının artışına bağlı çocuk ve genç yaş grubunda da Tip 2 diyabetin görülmeye başladığına işaret etti. DİYABET HASTALARI “STRESTEN” ŞİKAYETÇİ Stresin kan şekeri üzerinde etkili olduğunu anlatan Demirbaş, genellikle hastalarının stresten şikayetçi olduklarını dile getirdi. Demirbaş, şöyle devam etti: “Hastalar, stres sonrasında kan şekerlerinin yükseldiğini ifade ediyorlar. Bu, bir bakıma doğrudur. Örneğin; kan şekeri 100 mg/dl olan birinin, stres sonrası 160 ve 170 mg/dl çıkması stresle açıklanabilir. Ama 300-400 mg/dl gibi yüksek rakamlar, kesinlikle stres ile açıklanamaz.

Stresin, şekeri bu kadar da yükseltmeyeceğini bilmeli, hasta önlemini buna göre almalıdır. Stres belki hastanın diyet düzenini bozmasına, ilaçlarını aksatmasına neden olup şekerini yükseltebilir. Bu anlamda da kan şekeri yüksekliğine katkısı olabilir. Ancak hastanın stresten öte başka nedenleri araştırması ve bunlara ait önlemleri alması gerekir.” “ANİ KAN ŞEKERİ DÜŞÜKLÜĞÜ SİNİRLİLİK YAPABİLİR”

Diyabetik hastaların, kan şekeri düzenli seyrettiği sürece sinirli olmayacaklarını vurgulayan Demirbaş, “Diyabette ani kan şekeri düşüklüğü olursa sinirlilik olabilir. Kan şekeri yüksekliği sinirlilik yapmaz” dedi. Şeker hastalarına ara öğünlerde meyve yemesi önerildiğini ve bunların porsiyon şeklinde olduğunu anlatan Demirbaş, bir bardak meyve suyu elde edilmesi için birkaç meyvenin sıkıldığını, bunun da hasta için arzu edilen ölçünün üstünde olduğunu söyledi. Demirbaş, sıvı gıdaların çok hızlı emildiğinden kan şekerini hızla yükselttiğini ifade ederek, şeker hastalarına hem sindirim sisteminin iyi çalışması hem de kan şekerinin iyi seyretmesi için meyve suyu içilmesi yönündeki önerilerin doğru olmadığını, bunun yerine meyvenin olduğu gibi tüketilmesi gerektiğini bildirdi.

“DİYABETLİNİN KISIR OLACAĞINA İLİŞKİN BİLGİ YANLIŞ” Demirbaş, diyete bağlı kalmayan hastalarda şişmanlık görülebileceğini işaret ederek, diyabet hastalarının kısırlık sorunu yaşayacağına ilişkin bilginin yanlış olduğunu aktardı. Gebelik planlamasından 3 ay önce diyabet hastası anne adayına insülin tedavisi başlanacağını ve kan şekeri ayarlandıktan sonra hamile kalınabilineceğini anlatan Demirbaş, şeker hastası olan erkeğin de kan şekeri kontrol altındayken cinsel fonksiyonunda problem yaşanmayacağını belirtti.

“İNSÜLİN BAĞIMLILIK YAPMAZ” Demirbaş, insülinin bağımlılık yapan bir madde olmadığını ve istenildiği zaman bırakılıp hap tedavisine geçilebileceğini dile getirdi. Sadece şekerli gıdaları tüketmeyerek kan şekerinin kontrol altına alınamayacağına dikkati çeken Demirbaş, “Diyabetik kişinin alması gereken kalorinin yüzde 50′si karbonhidrat, yüzde 30′u yağ, ve yüzde 15-20′si protein olmalıdır.

Yağın içeriğinde yüzde 7′den azı doymuş yağ (tereyağı), yüzde 7 oranında çoklu doymamış yağ (ayçiçek yağı, soya yağı ve mısır özü yağı), yüzde 10-15′i tekli doymamış yağ (zeytinyağı) olmalıdır. Karbonhidrat alırken özellikle lifli gıdalar tercih edilmelidir. Diyabetik diyette tatlı gıdaların tüketilmesi yasaktır. Ayrıca bal direk glukoz içerdiğinden diyabetik bireyler için yasaktır.”
Devamını Oku

Kan Şekeri Düşüklüğü Diyabete Dönüşebilir



Yemeklerden sonra, özellikle tatlı veya hamur işi yedikten sonra kendinizi yorgun veya bitkin hissediyorsanız, terleme ya da el – ayak boşalması gibi belirtiler görüyorsanız hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) olabilirsiniz. Kan şekeri düşüklüğü diyabete dönüşebilir Hipoglisemi, kan şekeri düşüklüğü demektir.

Ancak kan şekeri zaten, sürekli aynı değerde değildir; değişkendir. Yiyecek ve içecekler, hareket durumu, stres, alkol, kullanılan bazı ilaçlar kan şekerinin değişimine neden olur. Hipoglisemi bu ilaç ve durumlara bağımlı ya da bağımsız olarak kan şekerinin ani düşmesi ve hastanın bunun belirtilerini algılamasıdır.

Hipoglisemi kadınlarda daha sıktır. Ancak toplumdaki sıklığına dair net bir bilgi yoktur, belirtilerini yaşayıp hekime gitmeyen veya gitse de net tanı konamayan vaka çoktur. Hipoglisemi nedenleri Hipoglisemi nedenleri içerisinde en önemlisi, altında insülin fazlalığı, dolayısıyla insülin direnciyle birlikte bulunan tiptir.

Genellikle karbonhidratı yoğun (tatlı, hamur işi, pilav, makarna gibi) gıdalardan 1 – 2 saat sonra hastanın kendini kötü hissetmesi, uyku hali, sinirlilik gelişir. Hatta terleme, titreme, el – ayak boşalması, bayılmaya kadar giden hastalar da olur. Panik atak hastalığı ile karışan olgular bulunmaktadır. Bu yüzden panik atak hastalığı tanısı konmadan önce kişinin bulguları yemeklerle ilişkili ve ailesinde diyabet(şeker hastalığı) öyküsü varsa mutlaka hipoglisemi açısından tetkik edilmelidir. Hipoglisemisi olan kişilerin açlığa dayanıklılıkları düşmüştür.

Hipoglisemi tanısı için kan şekerinin 60 mg’ın altına düşmesi gerekir. Ancak bazı diyabet hastaları daha yüksek (70 – 80 mg gibi) rakamlarda da bu belirtileri hissedebilirler. Hipoglisemide tanı Hipogliseminin en önemli özelliği, hepsinde olmasa da ileride diyabet adayı olmaya yatkınlık göstergesi olabileceğidir. Bu nedenle bu belirtileri yaşayan, ailesinde diyabet öyküsü bulunan hastalar, mutlaka hekime başvurup, halk arasında bilinen adıyla yükleme yani oral glukoz tolerans testi (OGTT) yaptırmalıdırlar. Bunun sonucuna göre de mutlaka diyet ve egzersiz, gerekirse de ilaç tedavisi almalıdırlar.
Devamını Oku

Şeker Hastalığı İle İlgili Son Gelişmeler



Şeker hastalığı ile ilgili son gelişmeler,şeker(diabet) hastalığının tedavisinde günümüzde yaşanan son gelişmeler hakkında bilgileri aşağıdaki makalemizde bulabilirsiniz.Şeker hastalığı ile ilgili son gelişmeler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız aşağıdaki makalamize mutlaka göz atmalısınız.

Şeker hastalığı için tek tedavi yöntemi insülin mi? Haplar enjeksiyonun yerini alabilir mi? Şekerde gen tedavisi işe yarıyor mu? Prof. Dr. Temel Yılmaz, şeker hastalığının tedavisindeki son yenilikler konusunda bilgi verdi. İnsülinsiz hayatın formülünü açıkladı. Türk Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, diyabet ve hastalığın tedavisine ilişkin son yenilikleri anlattı. Şeker hastalığı, ağızdan alınan ilaçlarla tedavi edilebilir mi?

Halk arasında ‘Diyabet Hapları’ diye adlandırılan ilaçlar, oral hipoglisemiklerdir. Bu ilaçlar, tip 2 diyabetlilerde ağızdan alınarak kullanılan, vücuttaki hedef hücrelere etkisini düzenleyen glikozun bağırsaktan emilimini yavaşlatan ilaçlardır. ŞEKER HAPI VAR MI? Ağızdan alınarak kullanılan ve insülin içeren ilaçlar var mı? Henüz bu yönde etkili olan bir ilaç yok! Günümüzde insülin sadece parenteral yolla (İlacın damar içi, kas içi yolla verilmesi) kullanılabilmekte… Ağızdan kullanılan ilaçlar insülin değildir, sadece vücuttaki insülinin pankreastan salınımını artırıcı yönde etki gösterir. İnsülin yokluğundaki etkileri de oldukça azdır. Hap almanın yemekle ilişkisi var mı?

Hap almanın yemekle ilişkisi var. Çünkü haplar, diyabetlinin yemeğini idare edecek insülin etkisi oluştursun diye kullanılır. Eğer hesaplanan, birlikte kararlaştırılan beslenme programının dışına çıkılıp, daha az tüketilirse ilaç daha fazla gelecek; daha çok tüketilirse o zaman da insülin ihtiyacı artarak yetersiz kalacaktır. Çocuğunuzun yaş günü veya evlenme yıldönümünüzse hekiminizle bunu kararlaştırmak yoluyla hapınızın dozunu artırabilirsiniz. Böylece o öğünde kan şekerinizin daha çok yükselmesine engel olursunuz. Ama bunu alışkanlık haline dönüştürdüğünüzde, yarardan çok zarar göreceğinizi de unutmayın! HASTA DOĞRU YOLDA MI? Diyabet tedavisinde kullandığımız haplar nasıl etki ederler? Yan etkileri neler? Tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan haplar, insülinin etkisini ve hassasiyetini artırır.

Eğer şişmanlık varsa, yağ kütlesi azaltılarak insülinin işi biraz daha kolaylaştırılmaya çalışılıyor. Eğer hasta doğru yolda ilerliyorsa, kullanılan ilaçlar da doğruysa tedavi mükemmel demektir. İlaçların doğru dozda ve zamanda kullanılması çok önemlidir. İlaçların hastalıklara, evrelere, yaşlara, birlikte bulunan hastalıklar veya vücuttaki hasarlara göre hekim tarafından belirlenen dozları bulunur. Bu dozları ‘daha iyi gelsin’ diye komşu uyarılarıyla veya insülin tedavisini ertelemek adına artırmak yanlış olur. TÜRK DOKTORLARIN BULUŞU YENİ UMUT MU?

Şeker insülinsiz tedavi edilebilecek mi? Bu konuda Akdeniz Üniversitesi doktorlarının deneysel bir çalışması var. Hatta bu konu ‘Human Gene Therapy’e kapak olmuş, siz bu gelişmeyi nasıl yorumluyorsunuz? Bunlar umut veren çalışmalar, ancak ne yazık ki klinik uygulamaları henüz yok! Ancak bu konuda dünyanın her yerinde araştırmalar yapılıyor, Türkiye’deki çalışma da son derece yüz güldürüyor. Genlerle oynayarak, diyabetin tedavisi amaçlanıyor. Umarım başarılı olur. DİYABET ÇOK SİNSİDİR Diyabetli bir hasta organ hasarlarından nasıl korunur?

Diyabetin başlangıcından itibaren 10 yıl boyunca genel olarak hastayı uyaran ya da yaşam kalitesini bozan bir bulgu olmaz. Hastalık sinsice seyreder. Burada en önemli tanı aracı, A1C testidir. A1C testi diyabet hastasının iki aylık kan şekeri ortalamasını gösterir. Kişinin A1C testi, yüzde 6.5 değerinin altında olmalıdır. Beyaz alanda yer alan bu değerin altında, diyabete bağlı organ hasarlarının gelişmediği kabul edilir. 6.6-8 değerleri arasına denk gelen sarı alanda ise; büyük damar hasarları, hipertansiyon, diyabetik ayak problemleri baş gösterir.

Eğer bu değer 8.1 ve üstünde ise; bu kez küçük damar hasarı, göz ve böbrek bozuklukları ya da ayakta görülen sinir hasarları oluşabilir. ADACIK NAKLİ ŞEKER HASTALIĞINI İYİLEŞTİRİR Adacık nakli tip 1 ve ileri dönem tip 2 diyabetin kesin tedavisi için en çok umut bağlanan yöntemler arasında ilk plandadır. Fakat adacık naklinde asıl sorun, organ nakli gibi ‘immün sistemi’ni baskılayan ilaçlar uygulamak zorunda kalınmasıdır. Günümüzde ağır basan görüş, daha güvenilir ve yan etkisi daha az bir ilaç bulunmadan eski yöntemle tedavinin devam etmesidir. Yani hastaların bir çoğu insülin tedavisinden şaşmamaktadır. Ancak adacık nakli operasyonlarında son yıllarda başarı oranı artmıştır. Hasta sağ kalım oranı yüzde 85′lerden yüzde 98′lere çıkmış. Bir yıllık insülinsiz yaşam oranı yüzde 17′lerden yüzde 70′lere kadar çıkmıştır.
PANKREAS NAKLİ ADACIK NAKLİNİN ALTERNATİFİ Pankreas naklindeki en büyük sorun önemli cerrahi işlemler gerektiriyor olması… Adacık naklinde hastaya büyük bir cerrahi girişim olmaksızın tüpün içindeki hücreleri bir ultrason rehberliğinde enjeksiyonla göndermek yeterli oluyor. Adacık naklinin ikinci özelliği de tekrarlanabilir olması… Çünkü nakil sırasında ciddi bir bayıltma ve cerrahi operasyon yapılmıyor.
Pankreas naklinde ise küçücük bir yanlış, hastada ciddi yan etkilere hastanın hayatını tehdit eden sorunlara yol açabiliyor. Adacık nakli, bu tekniği iyi bilen kişilerce uygulandığında hayati bir durum söz konusu olmuyor. ADACIKLAR TİP 1 ŞEKER HASTALARINA ÖNERİLİYOR Tip 1 diyabet tedavisinin iki önemli unsuru var. Bunlardan biri; bağışıklık sistemi hücreleri tarafından öldürülen beta hücrelerinin yerine konması… Diğeri de devam eden ‘otoimmün atakları’nın engellenmesi… İlk basamak olan, yerine koyma tedavilerinin günümüzde uygulanan tek yöntemi kadavradan adacık nakli… Adacık nakli, Amerika’da 20, Avrupa’da 16 ve dünyada yaklaşık 50′ye yakın merkezde uygulanmakta olan önemli bir işlemdir.

KİMLER ORAL ANTİDİYABETİK İLAÇ KULLANAMAZ? Tip 1 diyabetikler Hamileler Süt veren anneler Böbrek yetmezliği olanlar Karaciğer yetmezliği olanlar Büyük cerrahi girişim, ağır travma, ağır enfeksiyona maruz kalanlar Akut metabolik komplikasyonu olanlar ilaç kullanamaz. HAYAT BOYU İNSÜLİN KULLANMAK GEREKMEZ Diyabet hastası bir kere insüline başladı mı bir daha bırakmaması mı gerekir? Hayır. ÖzellikletTip 2 diyabet hastalarında hayatları boyunca çeşitli aralıklarla insülin bıraktırılır. Kontrollü olarak gluko toksisitesi ölçülür. Doktorun uygun gördüğü dönemde insülin bırakılır, hapa dönülür. Sonra hasta bir süre izlenir ve tekrar insüline başlanır. Tedavinin bir döneminde yine hap kullanılır.

‘İnsüline bir kez başlandı mı bırakılmaz’ diye bir şey yoktur. Yalnızca tip 1 diyabetli çocuklar, vücutlarında hiç insülin bulunmadığı için onlar aralıksız insülin üretmek zorundadır. TİP 1′Lİ ÇOCUKLAR H1N1 AŞISI OLMALI! Diyabet hastaları domuz gribine karşı risk grubu mu, sizce özellikle diyabetli çocuklar aşılanmalı mı? Tip 1 diyabet hastaları 50 yaşının üzerindeyseler ve 10 yılı aşkın süredir hastaysalar, vücutlarında bir ya da birden fazla organ hasarı varsa, aşı programını mutlaka tamamlamalılar… Yani grip, zatürre ve H1N1 (domuz gribi) aşılarını yaptırmaları gerekir. Çünkü risk grubunda kabul edilirler.

Ayrıca tip 1′li olan çocuklar da yüksek risk grubu içinde kabul edildiklerinden onlara mutlaka H1N1 aşısı olmaları gerektiğini söylüyoruz. İLAÇLA İSTEDİĞİM KADAR YİYEBİLİR MİYİM? Biraz fazla yemek yenildiğinde ilaç dozu artırılabilir mi? Bu, neyin çok tüketileceğiyle ilgili bir şey. Eğer tüketilecek besin karbonhidrat ve şeker açısından yoğun bir besinse ve bunu fazlalaştırmaya çalışıyorsanız, hapın dozunu artırmak yetmeyebilir. Ama bir porsiyon yerine iki porsiyon sebze veya meyve yenmek istendiğinde, ilacın dozunu yükselterek, o öğünün kan şekeri yüksekliğini engellemek mümkündür.

İNSÜLİN DESTEĞİ GEREKEBİLİR Zayıfsanız ve sık sık kaçamak yapmak zorunda kalıyorsanız kalorinizi artırıp, buna uygun insülin desteği yapmanız gerekebilir. Ama şişmansanız ve kaçak yapmaya çalışıyorsanız, o zaman ‘Neden daha fazla yemek yeme ihtiyacı duyuyorum?’ demeli ve bu konuda uzman hekimden yardım almalısınız. Çünkü bunun nedeni kullanılan ilaç da olabilir.
Devamını Oku

Şişmanlıkla Gelen Diyabet



Diyabet, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hızla artmaya devam eden, dünyanın en yaygın kronik hastalığı olarak kabul edilmektedir. Diyabet, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hızla artmaya devam eden, dünyanın en yaygın kronik hastalığı olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde 3.2 milyon diyabetli hasta, yaklaşık 2.8 milyon pre-diyabetli hasta oluğu tahmin edilmektedir. Diyabet, pankreastan salgılanan insülin hormonunun yokluğu veya işlevini tam olarak yerine getirememesi sonucu ortaya çıkan bir metabolizma hastalığıdır.

Her yaşta ortaya çıkabilir ve yaşam boyu sürer. Erken tanı ve iyi bir tedavi ile bireyin normal yaşam kalitesini düşürecek bir hasara sebep olmayan ancak tedavi edilmediği durumda ciddi organ hasarlarına yol açan bir hastalıktır. Bu nedenle mutlaka tedavi edilmelidir. Kimler risk altında? Beden kitle indeksi 25kg/m2’nin üstünde olanlar ve aşırı kilolu olan kişiler (BKİ >30kg/m2 ) Bel çevresi kadınlarda > 80cm, erkeklerde > 94cm’ den geniş olanlar.

Birinci derece akrabalarda diyabet öyküsü olanlar (anne, baba, kardeş gibi) Total ve LDL kolesterol ile Trigliserid seviyeleri yüksek ve/veya HDL kolesterol düzeyi düşük olanlar, Kalp damar hastalığı bulunanlar, Polikistik over hastalığı olanlar, Kan basıncı yüksek olanlar, Hamilelikte diyabet tanısı konmuş veya 4 kg üzerinde çocuk doğurmuş olanlar Daha önceden gizli şeker tanısının konan bireyler Diyabet tedavisi 4 aşamadan oluşmaktadır:

1. Beslenme tedavisi 2. Egzersiz 3. İlaç – insülin 4. Diyabet eğitimi Diyabette beslenme tedavisinin amacı; hayatınız boyunca uygulayabileceğiniz en ideal beslenme programını oluşturarak kan şekerinizi normal seviyelerde tutmaktır. Bunu yaparken; Bireyin beslenme alışkanlıklarının not alınması, Kan bulguları doğrultusunda, doktoru ile yapılan görüşmelerle beraber öncelikli hedeflerin saptanması, Temel eğitim için birebir görüşmelerin sürdürülmesi, Öğün planlaması, yaşam tarzında değişiklikler oluşturulması ve elde edilen sonuçların değerlendirilmesi
Devamını Oku

Diyabetlilerin Uzak Durması Gereken Gıdalar



Son yıllarda özellikle genç nesilde sıklıkla görülen, yaşam kalitesini etkileyen ciddi bir problemdir. Gençlerde oluşmasının en büyük sebebi ise; fast food beslenme şeklidir. Doğal, dengeli ve düzenli beslenme, hemen her hastalıkta önemli bir yer teşkil etmektedir. Hastalıkların oluşmaması için bağışıklık sistemini güçlendirirken, hastalıkların tedavilerinde de olumlu sonuçlar alabilmek için sağlıklı beslenmek temel şarttır.

Bunun yanı sıra günümüz hazır yemek üretimindeki artan çeşitlilik, bu tip beslenmeyi cazip kılmakta ve hemen her yaştaki insanı fast food tipi beslenmeye çekmektedir. Bu tip beslenme sonucunda yaşanılabilen en ciddi sorunlardan biri de tabii ki diyabet, yani şeker hastalığıdır. Şeker hastalığı beslenme düzeniyle doğru orantılı bir rahatsızlıktır. Tüketilen gıdalar ile şeker hastalığının, hayatı olumsuz veya olumlu yönde etkiliyor olması mümkündür. Sağlıklı beslenirken, diyabete uygun beslenme şeklini oluşturmak gerekmektedir.

Hangi gıdaları tüketmeli, hangi gıdalardan uzak durmalı bilincine varılmalıdır. Diyabet hastalarının uzak durması gereken, şekeri yükselten gıdalar; Bakla ; kemik, sinirler ve idrar yolları için çok faydalı olsa da, şekeri yükseltme oranı %80’ dir. Balkabağı; mikrobik hastalıklara karşı vücut direncini arttırmaya faydalıdır. Ama şekeri yükseltme oranı % 75’ tir. Karpuz; böbrekleri çalıştırır, taşları düşürür, kanı temizler. Fakat şekeri yükseltme oranı % 75’ tir. Kavun; kansızlık, basur, romatizma, bağırsak, böbrek ve safra taşlarının düşürülmesinde faydalıdır.

Fakat şekeri yükseltme oranı % 60’ tır. Muz; enfarktüs riskini azaltır, hazmı kolaylaştırır, baş ağrısını giderir, bağışıklık sistemini güçlendirir, sperm sayısını arttırır. Fakat şekeri yükseltme oranı çok yüksektir. Patates; kanı temizler, hücre yeniler, mide rahatsızlıklarına, karaciğer iltihaplanmasına, basura karşı faydalıdır. şekeri yükseltme oranı oldukça yüksektir. Üzüm; hafıza için her gün 21 tane kuru üzüm tavsiye edilirken şekeri yükselttiği için şeker hastalarının uzak durması gerekmektedir. Ayrıca; beyaz ekmek, beyaz pirinç, asitli içecekler, meyve suları, pekmez gibi besinlerden de uzak durulması gerekmektedir.
Devamını Oku

Tip 2 Diyabet Nedir ?



Erişkinlerde görülen diyabettir. Pankreas insülin üretir fakat vücut bunu gerektiği gibi kullanamaz. Daha çok 40 yaş üzeri kişilerde ortaya çıkar. Belirtileri : Poliori (sık idarara çıkma) Polidipsi (çok su içme) Polifasi (çok yemek yeme) Kilo kaybı Plazma kan glukoz düzeyinin yükselmesi (açkarnına 126 mg’dan büyük ya da eşit olması)

Bunların dışındaki diğer belirtiler: Yorgunluk Vücuttaki yaraların geç iyileşmesi Kuru ve kaşıntılı cilt Sık geçirilen enfeksiyonlar Bulanık görme Cinsel sorunlar Ellerde ve ayaklarda uyuşma Karıncalanma Ağız kuruluğu Tip 2 diyabetin nedeni tip 1 diyabette olduğu gibi tam bilinmemektedir. Fakat bazı risk gruplarında görülme olasılığı daha yüksektir.

Bunlar : Yaşı 40 ve üzeri olanlar Şişmanlar Ailede başka diyabet hastalığı bulunanlar Gebelik sırasında diyabet gelişen 4,5 kg. Daha ağır bebek doğuranlar Bir hastalığın veya yaralanmanın stresini yaşayanlar Stresli bir hayatı olanlar Beslenme alışkanlığı bozuk olanlar Bu risk faktörlerinden en az iki tanesi varsa mutlaka diyabet taraması yapılmalıdır. Tip 2 diyabetin tedavisi diyet, egzersiz, eğitim ve gerekiyorsa oral olarak antidiyabetik ilaçlar veya insülin ile yapılmaktadır. Bu hastalığın tedavisi ömür boyu devam etmektedir.

Bu sebeple tedavi endokrinoloji, diyabet ve metabolizma uzmanı ve diyetisyen ve diyabet hemşiresi tarafından planlanması hastalık komplikasyonlarının önlenmesi açısından çok önemlidir.
Devamını Oku

Kan Şekerini “Zıplatan” Besinler!



Bir besinin kan şekerinizi ‘zıplatması’ için ağzınızda şeker tadı bırakması gerekmiyor. Basit karbonhidrat içeren beyaz ekmek ve undan yapılmış gıdalarla içecekler, vücutta parçalanarak şekere dönüşür ve kan şekerini ‘zıplatır’ Diyabetli olmasanız bile insülini uyarmamak ve kan şekerinizi ‘zıplatmamak’ için aşağıdaki besinlerden uzak durmanızı öneririz.

Beyaz pirinç: Özellikle Tip 2 diyabetliyseniz, beyaz pirinci mönünüzden çıkarmanızı, onun yerine kepekli pirinç ya da bulgur kullanmanızı tavsiye ederim. Amerika’da yapılan bir çalışmada haftada beş veya daha fazla porsiyon beyaz pirinç tüketen bireylerde Tip 2 diyabet gelişme riskinin arttığı görüldü. Haftada tükettikleri pirincin en az üç porsiyonunu beyaz yerine kepekli olarak tercih edenlerdeyse diyabet riskinin yüzde 16 oranında azaldığı ortaya çıktı. Kepekli pirinç veya bulgur, beyaz pirince oranla daha fazla lif içerir, tok tutar ve kan şekerini dengeler.

Beyaz ekmek: Her gün tüketilen beyaz ekmeğin diyabet riskini artırdığını biliyor musunuz? Bunun nedeni, rafine undan elde edilen beyaz ekmeğin çabuk sindirilmesi ve bunun, kan şekerini yükseltmesi. Ekmekte yapılan yeni düzenlemelerle kepek oranı artırıldı ve lif alımı yükseltildi. Ancak tam buğday ve çavdar ekmeği daha iyi seçenekler arasında. Çeşitli araştırmalarda, rafine ürünler yerine tam tahıl ürünlerini tercih edenlerin vücutlarında daha az yağ olduğu, kalp hastalıklarına ve diyabete daha az yakalandıkları görüldü.

Şekerli-gazlı içecekler: Sadece katı yiyecekler kan şekerini yükseltmez, sıvı karbonhidratlar olan içeceklerde aynı etkiyi gösterebilir. Araştırmacılar, günde 1-2 bardak şekerli-gazlı içecek tüketen bireylerin, ayda iki veya daha az bardak tüketenlere göre, yüzde 26 oranında daha fazla diyabet riski olduğunu ortaya koydu. Şekerli-gazlı içecekler yerine su, maden suyu, yeşil çay, ayran ve kefir gibi sıvıları tüketin.

Kırmızı et: Kırmızı eti kesmeniz gerekmiyor ancak çalışmalar, fazla miktarda kırmızı et ve şarküteri tüketimimin yüksek yağ içerikleriyle diyabet gelişimine dolaylı olarak neden olabildiğini gösteriyor. Geniş çaplı bir araştırmaya göre; sosis, salam, sucuk, jambon gibi şarküteri ürünlerini her gün tüketen bireylerde diyabet riski iki katına çıkıyor. Bunun yerine dengeli şekilde kırmızı etle diğer protein kaynakları tavuk, balık, hindi, düşük yağlı süt ürünlerini ve fındık gibi yağlı tohumlar tercih edilmeli.

Fast food: Aceleniz varsa ve çok açsanız fast food yiyecekler oldukça cezbedicidir. Ancak birçoğu yüksek yağ, kalori ve tuz içerdiği için diyabet riskini artırıp, kan şekerini yükseltir. Kanada’da yapılan bir çalışmada, yüksek yağlı fast food yiyeceklerin tüketimi, diyabetli olmayan sağlıklı bireylerde kan şekeri seviyesini yüzde 32 oranında zıplatıyor. Bununla birlikte, tuzlu fast food yiyecekler de kan basıncını artırarak diyabetli bireyler için risk yaratıyor çünkü bu gruptakiler, 2-3 kat daha fazla kalp hastalıkları riski taşır.

Paketlenmiş gıdalar: Diyabetli bireyler, paketlenmiş ve işlenmiş gıdalar tüketirken dikkatli olmalı. Pek çok birey kolay olması sebebiyle bu besinleri tercih eder ve genelde etiketlerine çok dikkat etmez. Oysa etikete baktığınızda bir porsiyondaki kalori ve yağ oranının çoğu zaman pek de masum olmadığını göreceksiniz. Özellikle bu besinler, kek ve kurabiye gibi yiyeceklerse büyük ihtimalle yüksek oranda trans yağ asitleri içerir. Böylece kandaki kötü kolesterolü yükseltip, iyi kolesterol oranını düşürür. Bunun için sağlıklı seçimler yapmaya özen göstererek tam tahıllı ürünler, meyveler veya yağlı tohumlar tercih edilmeli.

Tam yağlı süt: Doymuş yağ dendiğinde ilk akla gelen kırmızı et ve katı yağlar olsa da tam yağlı süt ve süt ürünleri de doymuş yağ içerir. Birçok çalışma, diyetin yüksek oranda doymuş yağ içermesinin, insülin direnciyle ilişkili olduğunu gösterir. Tam yağlılar yerine yarım yağlı veya yüzde 1 yağlı seçenekleri tercih etmekle hem kalsiyum alımınız artar hem de kilo kaybı hızlanır.
Devamını Oku

Kuruyemiş İle Diyabete Çözüm!



Nutrigenetik Uzmanı Dr. Gül:”Tip 2 diyabet, düzenli egzersiz ve özel bir beslenme planı ile önlenebilir, hatta geri döndürülebilir bir hastalıktır” ”Beslenmede karbonhidrat yerine kuruyemişin konmasının kan şekeri kontrolünün daha iyi sağlanacağını düşündürüyor. Haftada 5 porsiyon çiğ kuruyemiş tüketimi diyabet riskini yüzde 27 azaltmaktadır” -”İşlenmiş tahıllar, yağlar, şekerler ve hayvansal gıdalardan zengin Amerikan tarzı beslenme ve kan şekerini ilaçlar yardımıyla kontrol altında tutmaya çalışmak, diyabete bağlı diğer hastalıklardan koruma sağlamayacaktır”

Beslenme ve gen ilişkisini inceleyen bilim dalı (nutrigenetik) uzmanı Dr. Nurhayat Gül, tip 2 diyabetin (insüline bağımlı olmayan diyabet) düzenli egzersiz ve özel bir beslenme planı ile önlenebilir, hatta geri döndürülebilir bir hastalık olduğunu belirterek, ”Beslenmede karbonhidrat yerine kuruyemişin konmasının kan şekeri kontrolünün daha iyi sağlanacağını düşündürüyor. Haftada 5 porsiyon çiğ kuruyemiş tüketimi diyabet riskini yüzde 27 azaltmaktadır” dedi. Gül, araştırmalara göre tip 2 diyabetin son 30 yılda dünya genelinde 3 kat arttığını söyledi.

Kronik olarak kan şekeri yüksekliğinin, böbrek, göz ve sinir hasarına neden olmasının yanı sıra felç, kalp hastalığı ve uç organların kesilmesine neden olabildiğini, çok miktarda et tüketiminin de diyabet riskini arttırdığını aktaran Gül, ”Çok et tüketimi diyabet riskinde yüzde 17, çok miktarda kırmızı et tüketimi yüzde 21, işlenmiş et ürünleri tüketimi yüzde 41′lik artışa neden oluyor. Ayrıca, çocukların büyürken fast food, işlenmiş gıdalar ve eklenmiş şekerlerden fruktozlu yiyecek ve içeceklere maruz kalmaları onları bu anlamda büyük risk altında bırakıyor” diye konuştu.

”Tip 2 diyabet, düzenli egzersiz ve özel bir beslenme planı ile önlenebilir, hatta geri döndürülebilir bir hastalıktır” diyen Gül, şöyle devam etti: ”İşlenmiş tahıllar, yağlar, şekerler ve hayvansal gıdalardan zengin Amerikan tarzı beslenme, tam olmasa da ülkemizde de yeni yetişen kuşağı tehdit etmektedir. Bu tarz beslenmek ve kan şekerini ilaçlar yardımıyla kontrol altında tutmaya çalışmak, diyabete bağlı diğer hastalıklardan koruma sağlamayacaktır. Kan şekerindeki devamlı artışlar nedeniyle kan damarları ve dokuların hasar görmesi sonucunda diyabete bağlı başka diğer hastalıklar oluşur.

Kandaki aşırı şeker sonucunda bazı toksik bileşenler meydana gelir ve bunlar özellikle damarlar olmak üzere organlardaki proteinler ve yağlara zarar verir. Ayrıca bu toksinler yara iyileşmesinin bozulması, diyabetik nefropati (böbrek hastalığı) ve damar sertliğine neden olur. Bu toksinlerin üretimine şekerli yiyeceklerin yanı sıra kızarmış yiyecekler, nişastalı sebzeler, patates, ekmek, krakerler, kurabiyeler, kekler ve pastalar, kahvaltılık gevrekler de neden olur.” -”Kuruyemişler diyabetlilerin favori yiyecekleri arasında yer almalı”- Gül, et ve diğer hayvansal proteinlerin glisemik yükü düşük olması nedeniyle diyabetliler tarafından tercih edildiğini, ancak bunların kilo artışının ve toksik madde oluşumunun en önemli sebebi olduğunu anlatarak, şunları kaydetti: ”Diyabet beslenmesinde kısa vadeli kan şekeri kontrolü, uzun vadeli sağlık için et tüketiminden feragat etmek gerekir.

Tam tahıllar ve nişastalı yiyecekler içerdikleri lif oranlarının yüksek olması sebebiyle diyabet riskini azaltırlar. Ayrıca düşük yağlı, hayvansal gıdaların olmadığı tahıldan zengin bir beslenme iyi bir kan şekeri kontrolünü sağlar. Ancak böyle bir beslenme trigliserit seviyelerini yükseltmeye meyillidir. Tam tahıl olsa bile glisemik indeksi düşük, ancak yine de glisemik yükü yüksek oldukları için diyabetikler için yine de uygun değillerdir. Bakliyatlar ve mercimekler liften yana çok zengindir ve erimeyen nişastaları tam tahıllardan daha fazladır.

Bu nedenle diyabetikler için diğer karbonhidrat kaynaklarından daha iyi bir seçimdir. Buna ek olarak kalp hastalıkları riskini düşürmek açısından kuruyemişler diyabetlilerin favori yiyecekleri arasında yer almalıdır.” Diyabet hastalarının kuruyemiş tüketmesinin önemine değinen Gül, ”Beslenmede karbonhidrat yerine kuruyemiş konduğu zaman kan şekeri kontrolünün daha iyi sağlanacağını bize düşündürtmektedir. Ayrıca daha önceki çalışmalara göre de, haftada 5 porsiyon çiğ kuruyemiş tüketimi diyabet riskini yüzde 27 azaltmaktadır. Halen diyabeti olanlarda da bu miktar kalp hastalığı riskini de yüzde 47 azaltmaktadır. Kuruyemişler diyabeti geri çevirmeye yönelik bir beslenmede yeşil yapraklı sebzeler, bakliyatlar, düşük şekerli meyvelerle beraber önemli bir parçadır.

Tip 2 diyabetlilerde yeni yapılan bir çalışmada, böyle bir beslenme ile hastaların yüzde 62′sinin 7 ay sonra HbA1c (kan glukoz düzeyi) düzeyleri normal (diyabeti olmayanlarla aynı) düzeylere indiği gösterildi” ifadelerini kullandı. Gül, bakliyatların da besin açısından zengin, lif açısından yüksek ve kalorileri düşük yiyecekler olduğunu anlatarak, ”Bakliyatlar, yavaş sindirilirler ve doygunluk yaparlar, ayrıca kan şekerini dengelerler. Yani diyabetikler için en uygun karbonhidrat kaynaklarıdır. Ayrıca bol miktarda da protein içerirler.

Bakliyat ve mercimek tüketimi diyabet riskinde yüzde 38′lik bir azalmaya sağlıyor. Günde 3 porsiyon taze meyvenin beslenmeye eklenmesi ile diyabet riski yüzde 18 düşmektedir. Ancak yine de diyabetiklerin taze meyve alımını sınırlaması ve düşük şekerli meyveleri tercih etmesi gereklidir” şeklinde konuştu.
Devamını Oku

Şeker Hastaları Neler Yememeli



Şeker hastaları neler yememeli,şeker hastalarının besin olarak neleri yememeleri hakkında ki bilgiler aşağıdaki makalemizde yer almaktadır.Şeker hastaları neler yememeli hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız aşağıdaki makalemize göz atmanızı tavsiye ederiz.

Şeker hastalarının beslenme konusuna çok dikkat etmeleri gerekmektedir.Şeker hastalrı kesinlikle bol salçalı ve yağlı yiyeceklerden uzak durmalıdırlar, ve tabiki şekerli yiyecek tüketmemelidirler, bol bol sebzeli gıdalar tüketmelidirler. Ne demiş hipokrat; “Yedikleriniz ilacınız, ilacınız yedikleriniz olsun…” Kan şekeri kontrolü diyabette öncelikli hedef.

Kan şekerinin normale yakın olması kalp, inme, böbrek gibi diyabetle ilişkili komplikasyonlarının gelişme riskini azaltabiliyor. Bir süredir ‘Diyabetik Diyet’ yerine ‘Diyabette Tıbbi Beslenme Tedavisi’ nin kullanılması gerektiği ayrıca diyabetli bireylerin dengeli bir öğün planı içinde yer alan karbonhidratı şeker içeren bir besinle yer değiştirerek kullanabileceği biliniyor.

Peki nasıl beslenmeliyiz? Diyetformula diyetisyeni Yasemin Batmaca bakın neler öneriyor?
1) “Tıbbi Beslenme Tedavisi”nde olduğunuzun bilincinde olun ve asla öğün atlamayın. Düzenli saatlerde yemek yemek, kan glikoz seviyesini olumlu etkiler.
2) Ideal kilonuza ulaşın: Kilolu olma nedeniyle, kan şekeri, tansiyon ve kolesterol seviyeleri çok daha zor kontrol altına alınır. Kilodaki %5-10′luk değişmelerden olumlu etki başlar.
3) Posalı ve tam tahıllı besinler tüketin: Tam tahıllı ekmekler, gevrekler, kepekli makarnalar, yulaf, kurubaklagiller gibi besinler tercih edilmelidir.
4) Daha fazla sebze, meyve ve kurubaklagillerden tüketin: Meyve suyu, posasını kaybettiği için kan şekerini hızlı yükseltebilir. Bu nedenle diyabette kullanımı önerilmez. Kurubaklagiller: Posa içeriği yüksek olduğu için beslenmede yer verilmelidir.
5) Daha az yağ tüketin: Yüksek enerji içerirler ve özellikle doymuş yağlar kolesterolü yükseltir. Bu nedenle doymuş yağları yüksek içeren, yağlı etlerin, tereyağlı kek, kurabiye, börek, cips, çikolata, kek ve bisküvilerin, ayrıca tam yağlı süt ürünlerinin (süt-yoğurt-peynir vb.) oldukça sınırlı tüketilmesi gereklidir. YAĞ ALIMINI AZALTMAK İÇİN Izgara yapma, fırında, mikrodalgada veya buharda pişirme gibi daha az yağlı pişirme yöntemlerini kullanın. Yağsız veya yarım yağlı süt ürünlerini tüketin. (süt, yoğurt, peynir, kefir vb.) Haftada 2 kez balık tüketmeye çalışın. Tüm yağlar yüksek enerji içerir. (kilo vermeye çalışıyorsanız, 1 yemek kaşığı sıvı yağ = 10 gram = 90 k.cal olduğunu unutmayın.)
6) Daha az tuz tüketin. Tuz; tansiyonu yükseltebilir.
7) Daha az alkol alın: Alkol tüketimi sınırlandırılmalı. Çünkü alkolün kalorisi yüksektir ve kullandığınız ilaçlarla etkileşime girebilir.
8) Şekerli besinlerden uzak durun. Karbonhidrat temel besin maddesidir ve alımını yasaklamak doğru değildir. Sofra şekeri dediğimiz basit şekerlerden uzak durun. HANGİ BESİNLERİ TÜKETMEMELİ? Çay şekeri, şeker ve şekerlemeler, şekerli reçel ve marmelat (Diyabetik reçeller aşırıya kaçmadan tüketilebilir.). Pekmez, bal, şekerli çikolata Diyabetik çikolatalar aşırıya kaçmadan tüketilebilir.
9) Israrları geri çevirmeyi bilin: İkram edilen tüm yiyecekleri tüketmemelisiniz. Sağlığınız söz konusu olduğu için, ısrar edildiğinde gerekli açıklamayı yapmalısınız.
10) Kendinize inanın. Diyet irade savaşı olmamalı, hem sizin yaşam şekli ve beğenilerinize uyarak yaşam şekli değişikliğine olanak vermeli, hem de kendinizi tüm gün tok ve enerjik hissettirerek uyumu kolaylaştırmalıdır.
HAMİLELİK VE DİYABET DİKKAT! : Gestasyonel Diyabet: (Hamilelikte çıkan diyabet) Aile geçmişinde diyabet olması, gebenin obez olması, hamilelikte bir problem olması ve 40 yaşın üzerinde olması hamilelikte gestasyonel diyabetin ortaya çıkmasına sebep olabilir.
24 ile 28. haftalar arasında bu durum test edilmeli, eğer tespit edilirse mutlaka diyetisyeninizin beslenme önerileri uygulanmalıdır.
DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Doğru bilinen yanlışlar: Ara öğünde “1 elma” yemek: Basında, çoğu zaman “Ara öğünde bir elma yiyin” şeklinde öneriler verilmekte. Fakat, diyabeti ve hipoglisemi vb. kan şekeri hassasiyeti olan kişilerde ara öğünde tek başına yenen meyve kişinin kan şekeri dengesini olumsuz etkileyebilir.
Bu nedenle şekere karşı hassas kişilerde, protein, yağ veya kompleks karbonhidrat içeren (1 çay bardağı light süt veya light yoğurt veya light kefir veya 30 gram, ortalama 1 top diyabetik veya 30 gram = 1 dilim peynir uygundur. Bunlara ulaşılamadıysa 5 fındık veya 7 badem veya 1 ceviz veya 1-2 adet diyet bisküvi veya 1-2 adet diyet grisini de dengelemek için kullanılabilir.) besinlerle tüketilerek kan şekerini yükseltme hızı yavaşlatılabilir, daha uzun süre tok hissedip, daha geç acıkma sağlanabilir.
Devamını Oku

Şeker Hastalığı En Çok Gözleri Vuruyor!



1.Uluslararası Diyabet Sempozyumu’nda şeker hastalığıyla mücadeleye yeni bir bakış açısı getirildi Dünya Sağlık Örgütü tarihinde ilk kez bulaşıcı niteliğe sahip olmayan diyabeti, salgın olarak nitelendirdi. Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) verilerine göre tüm dünyada 382 milyon kişi diyabetle mücadele ediyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu verileri de gösteriyor ki Türkiye’deki diyabetli hastaların sayısı 5.2 milyon kişiye ulaştı. Gelinen noktada diyabet hızla yaygınlaşıyor ve şu ana kadar üretilen hiçbir çözüm diyabeti durdurmadı. IDF’e göre eğer diyabet şu andaki hızıyla devam ederse 2035 yılında 592 milyondan fazla insanın sağlığını tehdit edecek.
VEREM DİYABETİ TETİKLİYOR Dünya diyabet Merkezleri Medikal Direktörü Endokrinolog Prof. Dr. M. Akif Büyükbeşe ise sempozyumla, hem göz doktorları nezdinde diyabet hakkında farkındalık oluşturmak hem de endokrinologlar nezdinde göz üzerindeki etkilerine dikkat çekmek istediklerini belirtti.
Büyükbeşe, diyabetin son 10 yılda ülkemizde yüzde 100 oranında artış gösterdiğini vurgulayarak, fark edilmeyen diyabet komplikasyonların arttığını ve tedavinin uzadığını söyledi.

YENİ TEDAVİLER UMUT VERİYOR Diyabetle göz arasındaki ilişkinin önemli olduğuna dikkat çeken Dünyagöz Etiler’den Doç. Dr. Nur Acar “Diyabet, sinsice ilerleyen bir hastalık. Diyabet hastalarında en sık görülen göz rahatsızlığı ise diyabetik retinopati. Bu hastalığın ilk bulguları ise diyabet hastalığı başladıktan 5 yıl sonra ortaya çıkıyor. Diyabetik retinopatiyi tedavi eden en temel yöntem, lazer fotokoagülasyon. Argon lazer olarak anılan bu tedavi yöntemi uygun zamanda uygun şekilde uygulandığında görme kayıplarını önlüyor” diye konuştu.
Devamını Oku

Şeker Hastalığı Diyet Programı



Şeker hastalığı diyet programı,şeker hastalarının beslenmesi ile ilgili diyeti hakkında bilgiler aşağıdaki makalemizde yer almaktadır.Şeker hastalığı diyet programı hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için aşağıdaki makalemize göz atmanızı tavsiye ederiz.
Günlük öğünler, üçü ana (kahvaltı, öğle ve akşam yemeği) ve üçü de ara (kuşluk, ikindi kahvaltısı ve gece yatma öncesi) öğün olmak üzere 6 parça halinde olacaktır; aşağıdaki örnek yemek listesinde belirtilen öğün saatlerine azami itina gösterilmelidir Uygulanacak diyete ait örnek yemek listesi (menü)
• Sabah kahvaltısı (800): Bir bardak yağsız süt (şekersiz) (200 mi) Bir kibrit kutusu kadar (30 gr) az yağlı ve tuzu azaltılmış beyaz peynir
• Kuşluk (1100): 20 gram ekmek ve 5 yeşil zeytin Bir porsiyon meyve (meyve değişim listesinden arzu ettiğinizi seçiniz)
• Öğle yemeği (1300): 60 gr ekmek, 1 kase yağsız et suyu çorba (içine pirinç veya şehriye ilave edilecek ise her çorba kaşığında bunlardan 2-3 adet olacak şekilde sulu olacaktır) 75 gr kadar yağsız et (genellikle tavuk veya balık eti tercih edilir; etin yanında 3 çorba kaşığında bunlardan 2-3 adet olacak şekilde sulu olacaktır) 75 gr kadar yağsız et (genellikle tavuk veya balık eti tercih edilir; etin yanında 3 çorba kaşığı kadar mevsimin yeşil sebzelerinden hazırlanmış sebze haşlaması bulunmalıdır) 1 tabak yeşil sebze (zeytin yağı ile pişirilmelidir) (sebze değişim listesine bakarak sebze çeşidine göre yiyebileceğiniz miktarı seçebilirsiniz) I büyük kase yeşil salata, salatalık, domates, marul karışımı (bir kase salata 1 tatlı kaşığı zeytin yağı ve bol limon usaresi ile hazırlanmalı; fazla tuz ekilmemelidir) 1 çay bardağı kadar yoğurt (kaymağı alınmış olmalı) ve 1 porsiyon meyve
• İkindi (1700): 20 gr ekmek Bir kibrit kutusu kadar (30 gr) beyaz peynir Bir veya iki bardak çay (suni tatlandırıcı kullanılacaktır)
• Akşam yemeği: Öğle yemeğinin aynı; diğerine göre protein miktarı düzenlenecektir
• Gece öğünü (2230): 20 gram ekmek ve bir bardak yağsız süt veya bir porsiyon meyve Sebze Değişim Listesi Yeşil sebzeler, içerdikleri karbonhidrat miktarına göre aşağıdaki gruplara ayrılmıştır ve belirtilen miktarlarda yenecektir
: • Her öğünde bir çorba tabağı kadar (çiğ tartısı 300 gr) yenecekler: Ispanak, semizotu, pazı, ebegümeci, yeşil kıvırcık salata, marul, salatalık, veya
• Her öğünde bir yemek tabağı kadar (çiğ tartısı 200 gr) yenecekler: Lahana, domates, karnabahar, patlıcan, kırmızı turp veya • Her öğünde 2/3 yemek tabağı kadar (çiğ tartısı 150 gr) yenecekler: Pırasa, kabak, çalı fasulyesi, bamya veya • Her öğünde yarım yemek tabağı kadar (çiğ tartısı 100 gr) yenecekler: Havuç, ayşekadın fasulyesi, yeşil bezelye, kereviz, enginar, soğan veya
• Arada sırada yemek kaydıyla 1/4 yemek tabağı kadar (çiğ tartısı 50 gr) yenecekler: Patates ve yer elması (Bu sonuncu grup sebzenin sık yenmemesi tavsiye edilir) Meyve Değişim Listesi Erik (yeşil)……………………8 adet Erik (kırmızı)…………………5 adet Portakal……………….………Bir orta boy Turunç…………………………Bir iri boy Ayva……………………………Bir orta boy Nar………………………………Yarım Karpuz…………………………Bir dilim Kavun (nadiren)……………Bir dilim Çilek……………………………6 adet Elma……………………………Bir orta boy Mandalina……………………Bir orta boy Limon…………………………İki orta boy Armut…………………………Bir orta boy (ham) Kiraz……………………………5 adet Vişne……………………………10 adet Şeftali (ham)…………………1 adet
• 1 çay bardağı sıkılmış portakal veya elma suyu, I su bardağı sıkılmış Greyfurt suyuna eşit karbonhidrat içerir En çok tercih edilecek meyve, ekşi elma, portakal ve ayvadır Bir dilim (40 gr) beyaz ekmeğe eşdeğer yiyecek listesi Bir dilim (40 gr) ekmek yerine aşağıdakilerden birini seçebilirsiniz:
• 3 çorba kaşığı kuru fasulye, nohut, mercimek veya bakla (bu takdirde o öğündeki et yarı yarıya azaltılmalıdır) • I kase sulu kıvamda kırmızı mercimek, tarhana veya un çorbası
• I ufak porsiyon makarna, kuskus veya erişte
• I iri (100 gr) patates ile yapılmış kızartma; haşlama veya pürede bunun yarısı • I dilim tuzsuz peynir veya ıspanakla hazırlanmış börek
Devamını Oku

Diyabet Hastalarına Uzun Yol Tüyoları



Diyabet (şeker) sorununuz varsa, uzun bir yolculuğa çıkacaksanız sağlığınız ve rahatınız için bazı önlemler almanız şart. İhmaliniz kan şekerinde ani düşüklükler, kontrolsüz yemek gibi telafisi güç sonuçlar doğurabilir. Uzman diyetisyen Serkan Tutar hem diyabetlilere hem de sağlıklı beslenmeyi tercih edenlere yola çıkmadan önce yediklerini dikkatli seçme uyarısı yapıyor. Yola tok çıkmak için yapacağınız yanlış seçimler sadece kan şekerinizin dengesini bozmaz. Ayrıca mide krampları, bağırsak rahatsızlıkları ve yol ishaline neden olabilir.

Tutar’ın diyabet hastalarına ve sağlıklı beslenmek isteyenlere yol öncesi önerileri şöyle: -Kan şekerini dengede tutan kuru baklagiller diyabet hastaları için ideal besinler olsa da yola çıkarken yemeyin. Sindirim sisteminizi rahatsız edebilir. - En kaliteli protein kaynağı yumurtayı yola çıkmadan iki-üç saat önce haşlanmış olarak yerseniz hemen acıkmazsınız. Ayrıca kan şekeri dengesini sağladığı için şeker düşmesine bağlı olarak terleme, titreme gibi sıkıntıları yaşamazsınız. Yola çıkmadan hemen önce veya yolda tüketilmesi yol boyunca rahatsız edebilir. - Yolda tüketeceğiniz besinleri evde hazırlayın. Protein içeriği yüksek peynirli, tavuklu veya ton balıklı sandviçler hazırlayabilirsiniz.

Ekmeğin kan şekeri dengesini sağlaması ve daha uzun süre tok tutması için çavdar veya buğday olmasına dikkat edin. - Eğer sindirim zorluğu yaşamıyorsanız ve tüketiminden hoşlanıyorsanız süt içebilirsiniz. Sütün şeker hastaları için kan şekeri dengeleyici özelliği var. Fakat laktoza karşı vücudunuzda hassasiyetiniz varsa bağırsaklarda rahatsızlık meydana gelebilir. Bu da yolculuk esnasında mide bulanmalarına neden olur.

Süt tüketmeyi çok istiyorsanız yolculuk sonrasını da bekleyebilirsiniz. - Meyve içerisinde bulunan meyve şekeri (früktoz) nedeniyle diyabetlilerin meyveyi tek başına tüketmesi sakıncalı. Eğer meyve tüketiminden hoşlanıyorsanız ve yolda yemek istiyorsanız meyvenin yanına yoğurt da alın.

Yoğurt meyve ile birlikte tüketildiğinde hem kan şekerini daha dengeli tutacak hem de daha uzun süre tok tutacaktır. - Yola çıkmadan önce son tükettiğiniz besin çok önemli. Bu sebeple iyi tercih yapmalısınız. Şekerli besinler yerine daha çok tuzlu besinleri tercih etmelisiniz. - Çok yağlı besinleri (kızartma gibi) tüketmekten kesinlikle kaçınmalısınız. Çünkü bu tür besinler mide bulantılarına ve kusmalara neden olabilir.

Molada abartmayın -Molada ilk dikkat edilmesi gereken nokta, potansiyel riskli besinler diye adlandırılan et, tavuk gibi besinleri tüketirken dikkatli olmalısınız. Çünkü genel olarak bu tür yerler müşterilerini bir kez görmesi nedeni ile hijyene fazla dikkat etmiyor. Bu durumda, besin zehirlenmeleri gerçekleşebilir ve yolculuk sizin için çekilmez bir hal alır. Eğer her zaman tüketim gerçekleştirdiğiniz ve çok güvendiğiniz bir yerse protein içeriği yüksek olan kırmızı et, tavuk, köfte gibi besinleri tüketebilirsiniz.

- Molada seçeceğiniz her besine fazlasıyla dikkat etmeniz gerekiyor. Özellikle kapalı olan ve son kullanma tarihi geçmemiş gıdaları tüketin. Ayranın protein içeriği yüksektir ve şeker hastaları için uygundur, fakat kapalı olanını alın. Sağlıksız koşullarda hazırlanan açık ayran besin zehirlenmelerine bile neden olabiliyor.
Devamını Oku

Şeker Hastalığına İyi Gelen Meyveler



Bazı besinleri tüketerek Şeker hastalığının önüne geçmenin mümkün olduğunu biliyor musunuz? Elma, kuşkonmaz, kuru baklagiller gibi besinlerin yararları neler? Elma: Son zamanlarda ‘Her gün 1 elma doktoru uzak tutar’ sözünü duymaya oldukça alıştık. Farklı iklim şartlarında farklı besinsel içerikler ve aroma ile yetişen bu meyveyi diyet dışında tutmak için hiçbir negatif etkisi olmadığı gibi aksine her geçen gün faydaları ekleniyor.

İyice yıkadıktan sonra kabukları ile yenen elmanın tokluk hissi sağlaması yanında kabuğa yakın yüzeyde bolca bulunan kuersetin isimli antioksidanlarla şeker hastalığına iyi gelen özelliği dikkat çekiyor. Öte yandan tarım ilaçlarının etkisini sıfırlamak için mutlaka ovarak, akan temiz sularla yıkanmasına dikkat edilmeli.

Portakal ve diğer turunçgiller: Oldukça zengin vitamin içeriği ve şekerli tadına rağmen glisemik indeksi düşük olan portakal, tercih edilmesi gereken bir meyve. Flavanoidler, karetonoidler, terpenler, pectin ve glutatyon gibi serbest radikal denen hücre sağlığı için tehlikeli ajanları nötralize eden fonksiyonel ögeleri ile şeker hastalığının önlenmesinde gerekli bir meyve grubu.

Vişne: Antosiyaninlerden zengin vişne tatlı zevkini baskılarken içeriğindeki antioksidanlarla da antidiyabetik gıda olarak kabul edilebilen meyveler grubunda. Journal of Agricultural and Food Chemistry dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre vişne ve buna benzer kırmızı, mor meyvelerde yer alan nutriyenlerin diyabetiklerde kan şekerinin düşürülmesine katkı sağlayabildiği gözlenmiş.

Michigan State Universitesinde yapılan çalışmada antosiyanin takviyesinin insulin sekresyonunu yüzde 50 artırabileceği çalışılmış. Domates suyu: Journal of the American Medical Association dergisinde yayınlanan çalışamaya göre domates suyu şeker hastaları için iyi bir kan sulandırıcı olarak kullanılabilir. Tuz eklenmiş hazır domates suları yerine taze sıkılmışları tercih etmekte ise fayda var.
Devamını Oku

Gizli Şeker Ve Etkileri



Gizli şekeri olanlarda sık görülen bazı sorunlar var: Göbek-karın bölgesinden şişmanlama, iyi kolesterol HDL’de azalma, trigliserid düzeyinde yükselme, ürik asidin fazlalaşması ve hipertansiyon eğilimi bunların en önemlileri. Eğer gizli şekere bu sorunlar da eşlik ediyorsa, koroner kalp hastalığı ve kalp krizine yakalanma ihtimali neredeyse açık diyabet oranına yaklaşabilir (Gizli şekerde normalde 1,5-2 kat olan bu risk, bu durumlarda diyabetlilerde olduğu gibi dört kat kadar artabiliyor).

Bilhassa refah toplumunun en önemli sağlık sorunları arasında sayılan “ölümcül dörtlü” veya “mahşerin dört atlısı” bir arada bulunduğunda (göbek-karın bölgesinden şişmanlama, kan şekerinde yükselme, kan yağ dengesinde bozulma ve yüksek tansiyon) kalp krizi ve felç riski daha da artar. Son yıllarda bu tahribatın “prediyabet” veya “gizli şeker” döneminde de ortaya çıkabileceği anlaşıldı ki, bu önemli bir gelişmedir.

Eskiden “latan diyabet” olarak da adlandırılan “gizli şeker” evresine son yıllarda daha çok önem verilmesinin nedeni de budur. Gizli şekerin açık şekere dönüşme süresi kişiden kişiye değişirse de bu dönem ortalama on yıl kadar sürüyor. Karın-göbek bölgesinden kilo alma, karbonhidratlardan (şeker, un, nişasta) zengin beslenme ve hareketsizlik gibi önemli hatalar yapılınca süre daha da kısalıyor, bir-iki yıla inebiliyor. Daha da kötüsü, şeker hastalığı ortaya çıkmadan siz çok erken yaşlarda kalp damar hastalığına yakalanabiliyorsunuz.

Özellikle göbekli, düşük HDL kolesterollü veya hipertansiyonlu biriyseniz süreç bu yönde işliyor. Bu nedenle de süreci daha bu aşamadayken ciddiye almak ve önemli bir sağlık sorunu kabul edip çözmek şart! Diyabet önleme Ne iyi ki son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda elde edilen bazı bulgular size iyi haberler vermemizi sağladı: Gizli şeker hastalığının açık şeker hastalığı haline gelmesini önlemek mümkün olabiliyor. Özellikle “Joslin Klinik” ve Harvard Üniversitesi’nin diğer hastanelerinde yapılan araştırmalarda iyi planlanmış bir “diyabet önleme programı” sayesinde gizli şeker hastalığının açık şekere dönüşmesinin ciddi oranda engellenebileceği anlaşıldı.

Bunu başarmak için yapılması gerekenler son derece uygulanabilir önlemler: Fazla kiloları vermek, sağlıklı bir beslenme planına uymak, düzenli aktivite alışkanlığı edinmek yeterli. Böyle bir planı deneyimli bir uzman grubuyla birlikte uyguladığınızda şeker hastalığına yakalanma olasılığını sonsuza kadar ertelemeniz mümkün. Gizli şeker tanısı nasıl konuyor sorusunun yanıtına gelince… Bunun için açlık ve tokluk kan şekerlerinize baktırmanız yetiyor. Eğer açlık kan şekeriniz 100-125 aralığında, tokluk kan şekeriniz 140-199 aralığında ise gizli şekerinizin olduğunu düşünebilirsiniz. Eğer kan şekeriniz açlıkta 120 altı, toklukta 199 ve üstü ise sizde açık şeker, yani orta yaş diyabeti (tip2 diyabet) var, yani yetişkin yaş şeker hastalığı başlamış demektir.

Tanıyı daha da kesinleştirmek için işin uzmanı bir merkezde etraflıca değerlendirilmeniz, belki de bir şeker yükleme testi yaptırmanız gerekiyor. Kimler risk altında Gizli şeker ihtimali sizde de var mı? Açlık ve tokluk şekeri değerlendirmelerini –ve mümkünse insülin ölçümlerini- kimlerin yaptırması lazım? Ailesinde ve çok yakın akrabalarında şeker hastalığı bulunanlar, kilo fazlalığı veya şişmanlık sorunu yaşayanlar, özellikle bel çevresi genişliği ile birlikte (erkeklerde 102, kadınlarda 88 cm.yi geçenler) kilo alanlar, bel çevresi oranının kalça çevresine oranı 0,8’i geçenler ya da beden kitle indeksi 26’nın üzerinde olanlar, gebelik şekeri sorunu yaşayanlar ve mümkünse iyi kolesterolü az, trigliseridi yüksek bulunanlar, hipertansiyonlular ile gut hastalarının bu testleri yaptırmalarında fayda var.

Birçoğumuz farkına varmadan gizli diyabetle yaşıyoruz. Yine birçoğumuz sorunu fark etsek bile önemini bilmiyoruz. Oysa özellikle damar sağlığını korumanın yolu her şeyden önce “şeker-insülin-kolesterol-trigliserid-kan basıncı” dengesini korumaktan geçiyor. Bu nedenle yıllık sağlık taramalarında mutlaka “tokluk şekeri” analizi de yaptırmalısınız. Gizli şekeri erken fark etmenin en kolay yolu bu.

KESİP SAKLAYIN Bu testler önemli Gizli şeker döneminde sık görülen bir sorun, hatta ilk görülen sorun insülin direncidir. Özellikle kilolu-obez kişilerde insülin direnci sorunu çözülmezse tip2 diyabet olasılığı artıyor, süreç kısalıyor. İnsülin direnci – ya da diğer adıyla metabolik sendrom- için yapılan başka bazı testler de var. Kanda trigliserid düzeyinin yüksek çıkması (150-200 mg üzerindeki değerler), iyi kolesterol HDL seviyesinin azalmış bulunması (erkekler için 45, kadınlar için 50 mg ve altındaki değerler) veya trigliserid/HDL oranının 4/1den yüksek bulunması, ALT, AS, GGT olarak bilinen karaciğer fonksiyon testlerinin normal sınırların üzerine taşması, serum ürik asit sevi-yesinin 6,5-7 mg/dl.yi geçmesi insülin direncinin işaret fişekleridir.

Kesin teşhis için açlık ve tokluk kan şekeri ile açlık ve tokluk insülin seviyelerine baktırmak gerekiyor. Açlık insülin seviyesinin 10 ünite tokluk insülin seviyesinin 30-40 üniteyi geçtiği durumlarda durum ciddi boyut lara ulaşmış insülin direnci başlamış demektir. ÖNEMLİ Sağlıklı ve uzun bir hayat için ipuçları nelerdir
• Doğru beslenmek
• Güzel uyumak
• Egzersiz yapmak
• Stresi yönetebilmek
• İyimser olmak
• İnançlı olmak
• Hoşgörülü olmak
• Umutlu olmak
• Temiz bir çevrede yaşamak
• Sağlık kontrollerini yaptırmak HATIRLATMA Gizli şekerin belirtileri Şeker hastalığının bu erken döneminde de bazı işaretler vardır. Bunların en önemlileri kan şekerinin düşmesi sonucu ortaya çıkan “hipoglisemik belirtiler” grubudur.

Yemeklerden sonra belirginleşen yorgunluk hali, ağır yemekleri takiben daha çok hissedilen uyuklama, terleme, bitkinlik gibi sorunlar, özellikle baş, boyun bölgesinde tekrarlayan terleme atakları, bir türlü anlam verilemeyen öfke nöbetleri, ani parlamalar, sinirlilik, sık tekrarlayan enfeksiyonlar bu işaretlerin en sık karşılaşılanlarıdır.
Devamını Oku

Şeker Hastaları Meyve Yerken Bir Daha Düşünün!



İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Görgülü, şeker hastalarının yaz meyveleri ve dondurmayı bol tüketmesinin ciddi rahatsızlığa yol açabileceğini belirterek, “Yaz aylarının en lezzetli yiyeceği dondurma kan şekeri ayarını bozan yiyeceklerden birisidir. Uygun miktarda yenildiğinde büyük yarar sağlayan meyvelerin çok fazla tüketilmesi kan şekeri yükselmesine ve buna bağlı rahatsızlığa yol açar” dedi.

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Görgülü, hava sıcaklığının artması, günlerin uzaması ve aktivite artışı yüzünden vücudun iki kat sıvı kaybettiğini hatırlatarak, “Bu, gerek terleme gerekse buharlaşma yolu ile olur ve sıvı kaybı ile birlikte vücudumuzun tuz dengesinde de bozulmalar görülebilir. Bu bozukluklar; halsizlik, fenalık hissi, kas ağrıları, kramplar hatta kalpte ritim bozukluklarına dahi neden olabilir.

Bunun için diyabet hastalarının sıvı alımlarını mümkün olduğunca arttırmaları ve beslenmelerine çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Uzun süre aç kalmamalı, bir kerede çok fazla yemek yememelidirler. Gerek insülin, gerekse oral olarak şeker düşürücü ilaç kullanan hastaların bu ilaçların etkilerinin maksimum olduğu dönemlerdeki ara öğünlerini atlamamaları çok önemlidir” diye konuştu.

YAZ MEYVELERİNE DİKKAT Yaz mevsiminde diyabet hastalarının lezzetli yaz meyvelerini ve dondurmayı sık ve bol tüketmesinin çeşitli rahatsızlıklara yol açabileceğini anlatan Dr. Görgülü, “Kalorisi ve şeker düzeyi yüksek olan; çilek, kiraz, kavun ve diğer tüm meyveler, ana ve ara öğünlerde kalori değerleri göz önüne alınarak doktor tavsiyesine göre tüketilmelidir. Uygun miktarda yenildiğinde büyük yarar sağlayan meyveleri de çok miktarda tüketirsek kan şekerimizde yüksekliğe ve buna bağlı rahatsızlıklara yol açabilir.

Yaz aylarının en lezzetli yiyeceği dondurma da maalesef kan şekeri ayarımızı bozan yiyeceklerde biridir. Ancak şekersiz üretilmiş diyet dondurmaların doktor kontrolünde ve diyet değişim listesi ile kalorisi hesaplanarak kullanımı olabilir. Bunda da aşırıya kaçmamak gereklidir çünkü bu ürünlerde bildiğimiz normal şeker olmasa da fruktoz (meyve şekeri) gibi daha düşük kalorili şekerler ve dondurmanın yapıldığı besinlerin kalorileri vardır” şeklinde konuştu.

ŞEKER HASTALARI TERLİK VE ÇORAPSIZ AYAKKABI GİYMEMELİ Yaz aylarında ayak bakımının da önemli olduğunu kaydeden Dr. Murat Görgülü, şunları söyledi: “Yazın çorapsız ayakkabı ve terlik giyme alışkanlığı, şeker hastalığına bağlı olarak duyu azalması ve damarlarda daralmalar oluşturabileceğinden ayaklarımızda yara açılmasına neden olabilir. O yüzden yazın da rahat kesimli, ortopedik tabanlı, iç astarlı ayakkabı ve yumuşak sıkmayan çorap giyip, ayaklarımızı her gün yıkayıp, herhangi bir yara ya da renk değişikliği var mı diye kontrol etmeliyiz.

Kumsalda, taşlık kesimde ve kırlık arazide çıplak ayakla dolaşmamalı, kumsalda ayaklarımızın yanmaması için güneşlenirken üstünü ince bir tülbentle örtmeliyiz. Yine gerek ayaklarımız ve bacaklarımız gerekse vücudumuzun diğer bölgeleri böcek ısırmalarına karşı korunmalıdır, bu ısırık bölgeleri enfeksiyon kaynağı olabilir.

” EN UYGUN TATİL YERİ YAYLALAR Diyabet hastalarının tatil için çok fazla sıcak ve nemin olduğu kıyılar yerine, daha az nem ve daha bol oksijenin olduğu yaylaları tercih etmesini isteyen Görgülü, “Ayrıca 24 saat yiyecek servisi olan açık büfe kahvaltı ve yemek veren tatil tesislerinde çok dikkat edip, gerekirse durumlarına uygun menü hazırlanmasını sağlamalıdırlar. Artmış aktivite ve öğün saatlerinin aksatılması hastalarda hipoglisemi denilen şeker düşüklüğüne neden olabilir.

Bu durum hastalarımız için çok tehlikeli durumlar oluşturabileceğinden, uzun yürüyüş, yolculuk gibi durumlarda ara öğünlerini aksatmamaları için yanlarında yiyecek taşımaları, uyku saatine ve süresine dikkat etmeleri, alkol alımı da kan şekeri ayarını bozacağından alkolsüz ve şekersiz sıvı gıdaların tüketimine önem vermeleri gerekmektedir.

Diyabetli hastaların tatile çıkmadan önce doktorlarına başvurup, genel kontrollerini yaptırmaları ve karşılaşacakları sorunlarda doktorları ile görüşüp önlem almaları da önemli bir konudur” dedi.
Devamını Oku

Şeker Hastaları Doğal Beslenerek Sağlıklı Kalabilirler



Şeker hastaları beslenirken yüzde yüz doğal olanı seçerek sağlıklı olabilirler. Sağlıklı ve dinç kalabilmenin en önemli noktası doğal beslenmeyi hayatımızdan eksik etmemek. Şeker hastalığı (Diyabet) pek çok insan için önemsenmeyen bir hastalıktır. Ama durum tıbbi açıdan hiç de öyle değildir.

Şeker hastalığı çok ciddi bir hastalıktır ve eğer düzenli tedavi edilmez ise kötü sonuçlar doğurur. Eğer ağız kuruluğu, sık idrara çıkma, ani kilo kaybı vb. şikayetleriniz var ise hemen bir hekime baş vurarak gereken tetkiklerinizi yaptırmalı ve diyabet tespit edilmiş ise hekimiz tarafından düzenlenen tedaviye hemen başlamalısınız. Doğal gıdaları merak edeler için de bir kaç önerimiz var. Yanlız öncelikle hekim tedavisi şart unutmayınız.

Ayrık otu, bol miktardaA ve B vitamini içerdiğinden karaciğer rahatsızlıklarına karşı oldukça etkili bir ilaçtır. Şeker hastalarına önerilir. Beş parmak otunun, böğürtlen yaprağına, yaban mersini ve fasulye kabuğu ile karışımına karanfil ilave edilerek kullanılması şeker hastalığına karşı tavsiye edilmektedir.

Çayır papatyasının çiçeklerinin suda kaynatılması ile elde edilen çay veya sıkılarak elde edilen çayır papatyası suyu, şeker hastalarına yararlı olup, karaciğer dostu diye de anılan bir bitkidir. Karnabahar şeker hastalığına karşı etkilidir. Keten tohumu (1 yemek kaşığı) 1 litre suda , su ½ litreye düşünceye kadar kaynatılır ve günde üç kere içilirse kandaki şeker miktarı düşer.
Devamını Oku

13 Şubat 2015 Cuma

Şeker Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir


Şeker hastalığı nasıl tedavi edilir,tıptaki diğer ismi diyabet olan şeker hastalığının tedavisi hakkında bilgiler aşağıdaki makalemizde yer almaktadır.Şeker hastalığı nasıl tedavi edilir hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız aşağıdaki makalemize göz atmanızı tavsiye ederiz.

Tedavideki temel amaç kan şeker düzeyini normal sınırlar içinde tutmaktır. Bunu sağlamak için hastaya ilk önce perhiz verilir. Kişinin dengeli ve yeterli beslenmesi için perhiz doktor kontrolünde kişinin yaşına kilosuna cinsine göre belirlenmelidir.
Şeker hastalarına toz şeker, kesme şeker, bal gibi çabuk sindirilen besinler yasaklanmıştır. Bunun yerine hastalar için en uygun besinler olan taze sebzeler ve tahıllar önerilir. Örneğin beyaz ekmek yerine kepekli ekmek tercih edilmelidir. Böylece vücut doğru beslenme sayesinde insülini daha iyi kullanır.
Protein ve yağ düzeyi de minimuma indirilmelidir. Çünkü protein karaciğerde şekere (glikoza) dönüştürülür. Yağ da çok önemli bir enerji kaynağıdır ve kilo sorununa yol açar. Bu nedenle hayvansal yağ ve margarinden uzak durmak gerekir. En uygun olan yağ bitkisel yağlardır.
Bir diğer tedavi metodu ise spor yapmaktır. Egzersiz yapmak kaslardaki şekeri yakmamızı sağlar. Hem de kilo problemini engellemeye yardımcı olur. Ancak spor yaparken bilerek yapmak çok önemlidir. Yoksa fayda yerine zararı olabilir.
En önemli tedavi şekli ise insülin tedavisidir. Vücuda verilen insülin kan şekerini ayarlar ve dengede kalmasını sağlar. Bu tedavi doktor kontrolünde hastalığın şiddetine göre gereken dozlarda uygulanmalıdır.
Devamını Oku